Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

Yaratıcıya Güvenmeyenler

İsteklerinde Evrenin Sahibine güvenmeyenler, içten bir huzurla ve ciddiye alarak isteyemezler. Sınırsız Kudrete güvensizlikleri, ruhlarını sınırsız destekten mahrum bırakır.

Dualarımızın reddine yol açan en önemli hata, Yaratıcının isteklerimize karşılık vereceğinden şüphelenmemiz ve Ona güvenmememizdîr. İnsan çabasının sonucunu alacağından eminse, o çabaya içtenlikle girişir ve kendisinde büyük bir çalışma azmi oluşur. Eğer insan sonuca ulaşacağından şüpheleniyorsa, ya işini isteksizce yapar ya da yapmaktan vazgeçer.

Eğer dualarımızı canımız kadar önemsemiyorsak, bu iki nedenden kaynaklanıyordur: Birincisi, önemsiz veya değersiz bulduğumuz şeyler istiyoruzdur. Pekâlâ isteklerimizin kapsamını genişleterek bu sorunu aşabiliriz. İkinci sebep ise, isteklerimizin sonuçlarından şüphelenmemiz; isteklerimize ulaştırılacağımıza inanmayışımızdır.

"Eğer Allah'ı hakkıyla tanısaydınız, duanızla dağlar yerinden oynardı" sözü, kişisel kaderimizde ve başarımızda potansiyelimizin genişliğine işaret ediyor. "Allah'tan, mutlaka karşılık vereceğinden emin olarak isteyin." mizin çok önemsendiğini gösteriyor.

Yaratıcının yapabilme kudretinin farkındayız. Dev yıldızları ve galaksileri avuç küçüklüğünde karadeliklerde toplayıp yok edebilen Kudretin eserleriyiz. Her baharı müthiş yaratışlarla hareketlendirdikten sonra yeryüzünü öldüren, zemini beyazlara boyayarak, yeniden başlamaya hazırlayan Kudretten... İnsanı iki yanm hücreden, bir çift güzel gözlüye dönüştüren İradeden söz ediyoruz. Hiçbir vicdan, Yaratıcının isteklerimizi "yaratmaya gücü yetmeyeceğini" düşünemez.

O ölüleri diriltir, kaybolanları buldurur; ölümcül hastalıklara şifa verir; ayrılanları buluşturur. Yaratıcının istediğimizi verecek kadar cömert olmadığını da düşünüyor olamayız. Cömert değilse, evreni kuşatan bu tükenmez ikramlar neyin nesidir? Neden yiyeceklerin, kokuların, güzel seslerin, güzel manzaraların bin bir türlüsü evreni kuşatmıştır? Neden bizim hayal edemediğimiz güzellikleri, en ücra köşelere yerleştirmekte; tüm canlılarının özellikleri ne uygun ikramları dağıtmaktadır?

Evrenin Sınırsız Sultanının sınırsız cömertliğini bildiğimiz hâlde, hâlâ şüphelenmemizin sebebi, kişisel isteklerimizi yeterince ciddiye almayacağını sanmamız mıdır? Yaratıcı, isteklerimizi neden ciddiye almasın? Duamız olmazsa değerimizin olmayacağını vurgulamasına ve bize çok yakın olduğunu söylemesine rağmen... Bizi ciddiye almaması imkânsız!

Karıncalar, arılar gibi küçücük canlılara ilhamla yol gösteriyor. Gerektiğinde bir karıncanın susuzluğuna acıyarak yağmuru gönderiyor. Bunlara rağmen, tüm varlıklardan fazla önem verdiği insanlardan biri olan bizi neden ciddiye almasın? Her an sevgisine ulaşmamızı istemiyorsa, doğrudan Kendisine ulaşan o özel kırmızı hattı neden her bir kalbe tek tek tahsis etsin?

İsteklerimizi ciddiye almıyor olsa, şu anda Rahmet Eli beynimizi, gözlerimizi, ellerimizi ve kalbimizi çalıştırıyor olur muydu? Her an bize şahdamarımızdan daha yakın olan ve bedenimizin ihtiyaçlarını sürekli karşılayan Kudretten söz ediyoruz.

Yoksa şüphelenmemizin nedeni, hâlâ Yaratıcının merhamet etmeyeceğini, cömert olmayacağını, ilgisiz kalacağını sanmakta ısrar etmemiz mi? Böyle düşünen bir bilinç, ölmüştür. Böyle hisseden bir kalp, Sınırsız Merhameti merhametsizlikle suçlamakta, iftiranın en acımasızını atmaktadır. Böyle düşünen bir kalp zulmediyor; karanlıkları yayıyor, evreni hazin acılarla dolduruyor... Yaratıcının büyüklüğünü bilen her vicdan, Ona yönelen iftiralardan dayanılmaz acılar çekecektir. Biz böyle de düşünmüyoruz.

/ O zaman, inancımızın zayıf kalmasının sebebi, acele etmemiz olabilir. Belki de isteklerimizin hemencecik yaratılmasını istiyoruzdur.

Bağışlanma dilersek bağışlar. "Kalbime huzur ve çalışma arzusu ver!" dersek, verir. Kişisel hayatımızla sınırlı olan isteklerimizi, sonsuz hayatımız açısından lehimize oldukları sürece genellikle yaratacaktır.

Ancak, başkalarının kaderini de ilgilendiren bir isteğimiz söz konusu olduğunda iş değişir. Canımız istiyor diye, başkalarının hayallerinin söndürülmesine ne hakkımız var? Belki gencin evlenmek istediği kişiyi daha çok seven bir başkası vardır veya olacaktır. Belki birincisi olmak istediği yarış için, sabahlara değin çırpınan gizli bir kahraman yaşıyordur. Biliyoruz ki Yaratıcı "kullarına asla zulmetmez."

"Baharın gelişinden neşelenen" bir koyun olduğunuzu düşünün. Akrabalarınızla birlikte temiz çimenlerde otlarken, bir çoban sizi kulaklarınızdan yakalayarak sevdiklerinizden uzaklaştırdı. Artık otlayamayacaksınız. Güneşin altında özgürlüğü soluya-mayacaksınız. Ayaklarınızı bağlayarak sizi yere yatırdılar. Sonra başınızı sımsıkı yakaladılar ve boğazınızı kestiler. Kanınız fışkırırken, çırpmıyordunuz... Vücudunuzu satırlarla doğradılar; etlerinizi kıyma makinesinden geçirdiler... Bunu niçin yaptıklarını biliyor musunuz?

Sırf "baharın gelişinden neşelenen" bir anne, bir baba ve iki çocuğu bu hafta sonu pikniğe çıkıp mangalda köfte kızartmak istedikleri için! Peki, bir cana mal olmuş böyle bir zevke hangi şükürleriyle, hangi bağlılıklarıyla, hangi çalışkanlıklarıyla lâyık oldular?

Bir çocuk "bugün hava yağmurlu" diye üzülüyordu. Yağmasaydı, gezintiye çıkıp eğleneceklerdi. Oysa yağmuru istememek, o gün biraz olsun dolaşabilmek için zeminin ıslanmasını dört gözle bekleyen baygın salyangozların biraz daha ağlaşmalarını dilemektir.

Evrenin Sahibi cömerttir. Belki bazen bizi yarı aç bırakır veya kuru bir ekmeğe mahkûm eder; ama, çoğu zaman bizim beslenmemiz uğrunda balıklarını, hayvanlarını, sebzelerini ve meyvelerini feda eder. Nankör olmayalım. İsteklerimiz, hakkımızda en faydalı biçime dönüştürülecek ve önünde sonunda yaratılacaktır. Belki bu dünyada yaratılmaları bizim için hayırlı değildir. Nereden biliyoruz?

Kimilerinin isteklerinin kabul edilmesi, en büyük başarısızlıklara uğramaları anlamına geliyor. Pek çok insan "başardım" diye sevinirken, aslında hayatının başarısızlığına uğramıştır. En büyük başarısızlık, bir insanın duayı ve şükrü unutması, Yaratıcısına olan ihtiyacını hissetmeyi terk etmesidir. Başaranların çoğunun yaptığı bu değil midir?

Sınavı kazanmak için yalvarıp dururlar; kazanınca da duaları kesilir. Müşterilerinin bollaşması için dua edip dururlar; müşterileri boUaşmca onlarla ilgilenmeye dalarak duayı unuturlar. Yıllarca çocuk isterler; çocuk verilince de duaları son bulur.

Bir gün akşama kadar, önemli bir hedefe ulaşabilmek için uğraşmıştım. Akşam yaklaştığında işi bitirmiş, başarmıştım. Büyük bir rahatlık yaşadım. Önemli bir stresten kurtulmuştum. Benden basan bekleyen insanlara "başardığımı" söyleyebilecektim. Bu düşünceyle başımı kaldırıp derin bir nefes aldım. Kalbimden başarmama izin veren Yaratıcıya içten bağlılığımla teşekkür ediyordum ki kalbim acı bir tokatla sarsıldı.

İçimden bir ses beni toprakta ezercesine reddetti: "Hadi oradan! Yalancı!.. Sen Yaratıcını böyle mi seviyorsun? Gündüzün ufkunu kuşatan mesajlarıyla seni bugün iki kez huzuruna çağırdı, sen duymadın bile. Akşama kadar seni bekledi de, Onu şimdi mi hatırladın?" Saatime baktığımda akşam ezanının yaklaştığını gördüm. Üzüntüyle yerimden fırladım: Sonsuz Yaratıcıyı kaybettikten sonra, sonlu evreni kazansam ne değeri olur!

85 A.g.e., Hadis no: 7448
86 A.g.e., Hadis no: 316
87 Kur'an;41:46

Dr.Muhammed Bozdağ


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com