Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

Farklılığın Değeri

İnsanlar, birbirinden farklı duygu ve yeteneklerde yaratılmış sosyal varlıklardır. Her fert, bir yandan faklılığını ortaya koymak için özgürlük isterken, diğer yandan da ihtiyaçlarını karşılamak ve hedeflerine ulaşmak için kendi dışındaki insanlarla yardımlaşmak zorundadır. O nedenle insan, diğerlerinden hem bağımsız hem de onlara bağımlı olma gibi birbirine zıt iki duyguyu bir arada taşır. İnsanın hedeflerine ulaşabilmesi de bir ölçüde bu iki duygu arasında iyi bir denge kurmasına, bunun için de farklılığın bir zenginlik kaynağı olduğunu kabul etmesine bağlıdır. Her insanın bir aile, eş dost, komşu, iş çevresi gibi sürekli ilişki içinde olduğu bir dünyası vardır. Çevremizdeki bu kişilerle ilişkilerimiz, zamanı değerlendirmemizi ve yaşamımızı olumlu veya olumsuz yönde önemli derecede etkiler. Bu kişilerle aramızda samimi bir diyalog yoksa, birbirimizi yanlış anlıyorsak ve bağımsız yapamayacağımız işlerde rol ve hedeflerimizi açıkça belirlememişsek işlerin üst üste yığılması, sorunların artması ve kriz hâlini alması kaçınılmaz olacaktır. Diyalog eksikliği, yanlış anlama, hedef ve rollerimizin belli olmaması nedeniyle evimizde ve iş dünyamızda politik oyunlar, suçlamalar, başkalarının hatalarını sayıp dökmeler ve dedikodularla ne kadar zaman harcamaktayız? Oysa, en küçük daireden en büyük daireye kadar birlikte yaşadığımız ve çalıştığımız kişilerle ilişkilerimizi geliştirip, birbirimizi daha iyi anlayarak daha iyi bir hayat kuramaz mıyız? İnsan ilişkilerinin bozulduğu, menfaatçilik ve rekabetin revaçta olduğu günümüzde, bu konular üzerinde daha fazla düşünmemiz gerekmektedir.

Son yıllarda, ailede, şirket ve kurumlarda yaşanan ilişkilerle ilgili sorunların çözülmesi veya böyle bir sorunun meydana gelmemesi için insanı ve kişisel gelişimi konu alan kitaplar yazılmakta, kurslar, seminerler ve konferanslar düzenlenmektedir. Bu kitap ve kurslar kişisel değişimi sağlayacak kurallar üzerine yoğunlaşmaktadır. Kişisel değişimi sağlayan temel kavramlardan birisi de sinerjidir.

Hayatın en büyük etkinliği olarak belirtilen sinerji, Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı isimli kitabın yazarı S.R.Covey'in tanımıyla; bir bütünün, onun parçalarının toplamından daha büyük olması demektir. Sinerji, 1+1+1'in 8, 16 ve hattâ 1600'e eşit olabileceği anlamına gelir. Sinerji, iki tarafın önerilerinden birine boyun eğmek değildir. Sinerji, her iki tarafın da birbirinin isteklerini derinden hissetmesi ve onları karşılayacak üçüncü bir çözüm yolu bulmak için çaba sarfetmesidir. Karşılıklı konuşma ve ihtiyaçlarını anlamaya çalışma sonucunda her iki tarafı da rahatlatan ortak bir çözüm bulmadır, sinerji. Bu durumda hem iki taraf isteklerini elde eder, hem de aralarındaki ilişki kuvvetlenir.

Sinerjinin özü farklılıklara değer vermek ve bu farklılıkları bütünleştirmektir. İki insan aynı olay veya nesneye farklı açılardan bakar ve farklı şekillerde yorumlayabilirler. Bunların ikisi de haklı olabilir. Birinin görmediğini veya düşünmediğini diğeri görebilir veya düşünebilir. Kuru bir mantıkla ya o, ya bu haklı diyemeyiz. Nasrettin Hoca'nın dediği gibi "sen de haklısın, sen de haklısın" demek durumundayız.

Sinerji, farklılıkları dikkate alarak yardımlaşma ve birbirimize destek olmakla oluşur. Allah da indirdiği Kur'ân ile yardımlaşmayı emreder. "Erkek ve dişi bütün müminler birbirlerinin yardımcılarıdır"(9/71), "İyilik etmek ve fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın"(5/2), "Eğer siz emredildiğiniz gibi yardımlaşmazsanız, yer yüzünde büyük bir fitne ve fesat olur" (8/73) âyetleri birbirine yardım edecek kişileri, yardımlaşılacak hususları ve yardımlaşmamanın kötü sonuçlarını açıkça ifade etmektedir. Buna göre bir müminin diğer bir mümine yardım etmesi Allah'ın emridir. Hayalimize gelen bütün iyilikler ve sakınmamız gereken bütün kötülükler yardımlaşmamız gereken hususlardır. Aksi takdirde kendimiz de dahil olmak üzere bulunduğumuz toplumda da huzur kalmayacaktır.

İnsanların birbirine yardım edebilmesi için önce aralarında iyi bir diyalog ve iletişimin kurulması gerekir. Başkalarıyla iletişim kurmanın temeli, kişinin kendini tanıması ve duygularına hâkim olmasıdır. İletişimin başlama yeri kendi içimiz, kendi karakterimizdir. İletişim ve diyalog kurmada kredi kartı gibi kullanabileceğimiz ve her yerde geçerli olan özelliğimiz, güvendir. Güvenilirliğimiz fazla olduğu zaman iletişim rahat, çabuk ve etkili olur. Covey, güven düzeyini artırmak için şu önerilerde bulunmaktadır:

1- Kişiyi anlamak: Bir insanı anlamaya çalışmak en önemli bir yatırımdır. Bir kişiyi tanımak, bir anlamda onun nelere önem verdiğini, nelerden hoşlandığını veya hoşlanmadığını tanımaktır. Eğer birisiyle iyi ilişkiler kurmak ve bu ilişkiyi geliştirmek istiyorsanız, onun önem verdiği şeye, sizin de en az o kadar önem vermeniz gerekir. Bu kuralı şu şekilde özetleyebiliriz: Başkalarına, onların size yapmalarını istediğiniz şeyleri yapın.

2- Küçük şeylerle ilgilenmek: Küçük, basit, nazik ve sevecen davranışlar çok önemlidir. Küçük nezaketsizlikler, merhametsizlikler, saygısızlıklar güveni zedeler, hattâ yok eder. İlişkilerde küçük şeyler, büyük sayılır. Bununla ilgili güzel bir atasözümüz vardır: Sinek küçüktür, fakat mide bulandırır.

3- Verilen sözleri tutmak: Verilen sözü tutmak ve onu yerine getirmek güven için büyük bir yatırımdır. Birini kırmak veya verilen sözü tutmamak, o an'a kadar sağladığınız güveni yok eder.

4- Beklentileri belirgin hâle getirmek: İlişkilerde karşılaşılan zorlukların en önemli sebeplerinden birisi roller ve hedefler konusunda birbirine zıt ya da belirsiz beklentilerdir. Evinizde veya iş yerinizde hangi işi kimin yapacağı hususunda belirsiz beklentiler yanlış anlamalara, düş kırıklıklarına ve güvenin kaybolmasına yol açar. Beklentiler çoğu zaman açıkça söylenmez, ama bir şekilde bunlar karşı tarafa yansıtılır. Bunların farkına varılıp yerine getirilmesi büyük bir mutluluk sağlar. Beklentilerimizi karşı tarafa çok açık olarak iletmek, iletişim bozukluklarını ve çatışmaları baştan önler.

5- Kişisel dürüstlük: Dürüst, doğru, sadık, vefalı, özü-sözü bir olma, başkalarının sırrını tutma, yalan söylememe gibi yüksek karakter sahibi kişiler en güvenilir kişilerdir.

6- Hata yaptığı zaman özür dilemek: İnsanlar kasıt ve kötü niyet olmadan hata yapabilirler. Hata yapan hatasını kabul edip özür dilerse veya hatasını itiraf ederse affa mazhar olur. Çünkü insanlar, samimi özür dileme-lerde, hataları affederler.

Birbirine güven duymayan kişiler arasındaki ilişkilerde genellikle rekabet, çekingenlik, korkma, savunma ve sorumluluk almama gibi negatif tavırlar ön plâna çıkar. Bu tür iletişim etkili değildir. Eğer kişilerin birbirine güveni orta derecede ise, kişiler birbirine saygıyla davranırlar, tartışmalardan kaçınırlar, nezaketle konuşurlar, uzlaşmacı bir yol izlerler, ama bu ilişki sinerjik değildir. Çünkü yeni ihtimallere veya alternatiflere kapalıdırlar. Zorunlu durumda iki parti uzlaşıp bir koalisyon hükûmeti kurabilir. Ama bunların her biri problemlere çözüm ararken diğerine saygılı davranmaya çalışsa bile kendi önerilerinin dışındaki bir çözüm yolu üzerinde düşünme gereği bile duymazlar. Bu nedenle uzlaşma, 1+1'in 1,5 ettiği anlamına gelir.

Yüksek düzeyde güven durumunda ise kişiler birbirine karşı içten davranır ve baş başa verip üstün çözümler üretirler. Yüksek düzeyde bir güven ve iş birliği aynı düzeyde, 'sen de kazan ben de kazanayım' düşüncesini doğurur. Sonuçta her iki tarafı tatmin eden ve daha önce her birinin önerdiğinden daha üstün ve daha rahatlatıcı yeni bir çözüm bulunur. İşte bu, sinerjik hâldir.


Prof.Dr. Harun AVCI

hepimiz severiz farklı olanı ama güzellikler içinde iyilik;iyilikler içinde güzelliği. nietzsche belki bunu başarmıştı.. isyan ettiği tüm otoritenin yerine daha orjinalini ve dürüst olanını koyuyordu.. silikleşmiş kuralların altındaki tozları üflemekte usta filozof..bazen kalıcı felsefesini günışığına çıkaran büyüklere hayran kalıyorum huxley bunu mu anlatmaya çalışıyordu. evet doğunun ve batının fıtratı tek felsefede helezonik bir mantık ciziyordu.. ne büyük saadet daimi tekamül.. mutahhari de bunu söylüyordu.. felsefik kavramlar ayrı bir tad veriyor şmdi onları tercüme etmeye kalksan anlam kargaşası başlar.. sevgili filozoflarla yaptığım güzel bir konsültasyon sonucuna geliyorum.. evet farklı olmak sorululuk almak ama izzetli bir yaşamı ve paha biçilmez bir lezeti taddırır.. yazmak beni düşünsel eforla yeniden geliştiriyor.. eskiye dönüş ne güzel beynimi kutsuyorum yeniden.. sorgularken tahles alemi varlığın tözü su dedi, ah birde hazdır diyen yaralı filozofu düşünüyorum..pshg. kendi yaşamlarının anlam yüceliğinde aynı şeyi sorgulamak saçma.. şimdi bu cizgide sorgunun efekti değişti.. yaşamın en güzel doruğunda fikrin tözü, inancın tözü nedir. tabi ya tekrar atomu protonlarona ayırmak saçma.. ama anlamı olan her lezzetin nötronlarını protonlarını bulmak ne zevk.. 24 saatini cinslerin kendi biyolojik ve psikolojik doğasına göre yaşayıp bir saatlerini düşünsel izzete verseler ne olur ki... e farklılı olur tabi.. iftardan sonra mutlaka sevdiğiniz donanımlı bir arkadaşınızla arada bir çay ve kahve muhabbetlerinde bu düşünsel turu yapın.. güzel bir farklılı olur belki de başlangıcı olur.. daha sonra diyalektiğin süzgeçinde bir çok çelişkilerin size ne kadar güzel nur topu güzellik doğurduğuna şahit olursunuz.. HAMDOLSUN insan olmak yaşamak ve müslüman olmak harika bir şey TEŞEKKÜR EDERİM ALLAHIM

herakleitos ile ibni sinayı benzer kılan ne? müthiş farkındalığın değeri tabi


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com