Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

Basin Iyi Takip Edilmeli

Abdulhamid Han, daha şehzadeliğinden itibaren gazeteci yazar ve fikir erbabı ile sıcak ilişkiler kuruyor, Gazeteleri her gün okuyor, okutuyor, üzerinde yorumlar yapıyor şartlara göre yeni strateji ve hedefler belirtiyordu.

Yüz sayfalık yazı ile dile getirilemeyen fikirler sadece bir resimle dile getirilebilir.

Sultan, aynı zamanda Avrupa'da yayınlanan haftalık ve aylık resimli gazete ve dergileri de muntazam bir şekilde takip ediyordu. Bu konuda, her resmin bir fikir ifade ettiğini, yüz sayfalık yazı ile ifade edilemeyecek siyasi ve hissi olayların bir resimle dile getirildiğini belirtiyor, bu tür dergi ve gazetelerin yazılarından ziyade resimlerinden istifade ettiğini ifade ediyordu. (26)

Dönemin basını maalesef günümüz medyasından pek farklı değildi. Memleketin menfaatinden ziyade şahsi çıkarları uğruna yaptıkları yayınlarla emperyalist devletlerin ekmeğine yağ sürüyorlardı. Devlet büyüklerine karşı yaptığı yayınlarla istediğini yaptırıyor ve korku aşılıyordu. Bilhassa milliyetçilik, hürriyet, Batıcılık fikirleri ile halkı büsbütün galeyana getiriyor, çeşitli ırk, dil ve dinlerden meydana gelen Osmanlı devletinin bünyesini tahribe yönelik yayınlar yapılıyordu.

Osmanlı'da gazete ilk defa II. Mahmud Han zamanında ve Fransızca olarak başladı. Müslümanlardan ziyade azınlıkların ve Batıyı körü körüne taklit etmek isteyenlerin elindeydi. II. Abdulhamid Han döneminde gazetelerin sayıları bir hayli kabarıktı. 18'i Türkçe, 1'i Arapça, 9'u Rumca, 9'u Ermenice, 3'ü Bulgarca, 2'si İbranice, 7'isi Fransızca, 2'si İngilizce ve 1'i Almanca olmak üzere çeşitli dergi ve gazete çıkıyordu. (27)

Hergün gazeteleri okuyan Sultan "Bunlar ihtilalci gazetelerdir. Bunların sonu hayra alamet değildir. Bunlar yorgan kavgasından başka bir şey değildir" diyordu.(28)

II. Abdulhamid Han, zararlı neşriyatın yapılmasını istemiyordu. Osmanlı devletinin içinde bulunduğu kritik dönemde cahilane yayınların millete fayda yerine zarar vereceğini söylüyor ve Basının muhakkak kontrolden geçmesi gerektiğine inanıyordu.

Kontrol Mekanizması

Bu nedenle basını devletin lehine kullanmak için yerli ve yabancı gazete muhabirlerini Saray'a davet ediyor, onlara ikramlarda
bulunuyor, nişanlar ve paralar veriyordu. Böylece pek çok yabancı gazeteciyi kendi bütçesinden ayırdığı paralarla elde tutuyordu.(29)

Türkiye aleyhinde yayın yapacak gazete ve muhabirleri ise satın alırdı. Yabancı muhabirlerin çoğu satın alınmıştı. Avrupa'nın
önemli gazetelerinden bazılarını abone bulmak, satın almak suretiyle kendi lehine kullandırır ya da aleyhte kullanmamaya çalışırdı.Özellikle Times, Temps, Könche, Zeitung, Tribüne, Neue Freie Presse, Viedemosti gibi büyük gazetelere çok önem verirdi. Avrupa gazetelerine ve yabancı ülke ajanlarına Hazine-i Hassa'ca para verilmiştir.

Cemiyeti Zehirleyen Yayınlara Müsaade edilemez.

Sultan Abdülhamid Han, devlet ve millet için zararlı olan yayınların neşrine müsaade edilmemesi gerektiğini bildiriyor ve bu tür zararlı olabilecek yayınlar hakkında "sansür politikası"nı takip ediyordu.

II. Abdülhamid Han'ın yaklaşık saltanatının ilk 10 yılına kadar basın sansürden uzak, herşey kamu önünde açıklanır, yabancı yayınlara da bir kısıtlama getirilmezdi. Fakat son dönemlerde Jön Türkler'in devlet ve saltanat karşısındaki tutumları, Ermeni, Bulgar 22 ve birliği tehdit edici faaliyetlerin hızlanması karşısında sansürün elzem olduğu kanaatine varıldı. Uyguladığı ince siyaseti ve sansür politikasıyla basım kısa bir zaman içinde kontrol altına aldı, şahsi ve maksatlı polemikleri kökünden yasak etti. "Ermenistan" diye tarihi ve coğrafi bir mefhuma asla yer verilmemesini emretti ve bütün yayınları sansür usulüne bağladı.

Dış basını da aynı hassasiyetle takip etti. Dış basını takip işini o zamanlar elçiler ve konsolosluklar yürütyordu. Osmanlı'yı ilgilendiren her yazı, derhal tercüme edilip Saray'a gönderiliyor, eğer yazının memlekete girmemesi isteniyorsa vaziyet telgrafla haber veriliyor ve tedbir alınması sağlanıyordu.

Sadece gazete ve dergiler değil, her türlü kitap üzerinde de sıkı bir kontrol mekanizması kurulmuştu. İslam ahlakına uymayan, dine saldın ve İslam dinini imha niteliğinde olan hiçbir eserin yayınlanmasına müsaade edilmedi...

Bazı menfaatperestler de sadece şantaj yaparak Sultan'dan para koparmak gayesiyle yazarlardı. II. Abdülhamid Han bu bakımdan nice şantaj ve hile tertibine merhametinin çokluğundan göz yumuyor, elini uzatan her kese, değerine bakmaksızın para veriyordu. Böylece düşmanın sinsi tuzağından uzak tutmak ve memlekete faydalı hale gelmeleri için... Bu tip yayın yapanların başında "Vakit" yazarı Said Bey gelirdi. Defalarca Sultan'ın ihsanına mazhar olmasına rağmen tekrar uygunsuz yazılar yazar, tekrar sultan çağırır para verir velhasıl bu şekilde devam ederdi. (30)

Ülkenin ve devletin bütünlüğüne, halkın birlik ve huzuruna zarar verecek her türlü fikir ve görüşün sansürlenmesi gerektiğini bildirmiştir. Zamanın basınında hastalık haline gelen müstehcenlikle büyük mücadeleler etti. Kendisini Beylerbeyi Sarayı'nda ziyarete gelen Enver Paşa'ya şunları söylemiştir:

"33 sene saltanat sürdüm. Padişahlığım müddetince ferdin hürriyetine, şahsiyetine daima taraftar idim. Fakat istediği gibi bir hürriyet, gelişi güzel bir serbestiyeti de hiçbir zaman hoş görmedim. Hele basında pek revaçta olan müstehcen resim ve yazılara sinsi fikirlerin hakim olmasına asla müsaade etmedim. Milli ananelerimizin bozulmasına da taraftar olmadım." (31)

Anne ve Baba çocuklarını zararlı yayınlardan koruduğu gibi devlet te milletini aynı şekilde zararlı fikir ve cereyanlardan korumalıdır.

Kendisini dinlemeye devam edelim:"Bizde sansür elzemdir. Mevcudiyetini tenkid edenler yanılmaktadırlar. Bizdeki müesseseleri, Batıdaki gibi mütalaa etmeye imkan yoktur. Belki orada kültürün daha yaygın olması sebebiyle, basının tenkitleri normal karşılanabilir. Fakat bizde henüz halk çok bilgisiz, çok saftır. Tebaamıza çocuk muamelesi etmeye mecburuz. Hakikaten de büyük çocuklardan farkları yoktur. Ebeveyn veya mürebbiye nasıl gençliğin eline zararlı neşriyatın geçmemesine dikkat ederse, bizim hükümet de halkın fikirlerini zehirleyecek herşeyi halktan uzak tutmaya çalışmalıdır. Fransızcadan tercüme edilen birçok romanın hareme girmesi, kalpleri, fikirleri ifsat etmesi çok acı olmuştur. Bu kötü neşriyatı ithal edenlerin Türkler değil de Fransızlar, Rumlar ve Ermeniler olması ancak teselliden ibarettir. Şu Ermeniler ve Rumlar ne kötü insanlardır! Piyasaya sürdükleri bu hakikate aykırı romanları, eğer sansürden geçmeden gazetelerde neşredilseydi, halkta fena tesir uyandırır, bu da yabancıların hakkımızdaki fikirlerini büsbütün yanıltırdı. Zaten memleketimiz kafi derecede hertürlü iftiraya maruzdur. Bütün bu söylediğimiz sebebler sansürün devam etmesini icap ettiren sebeplerdir." (32)

insan yaşamı her geçengün tedrici olarak değişmekte , çağın insanı ihtiyaçlarını saptayamayacak kadar sarhoş. birey ya çok hareketli ya da çok sönük... çünkü yeri ve zamanında gerçekleşmesi gerekenler henüz tanımlanabilmiş değil. Aslında çocukları ve hatta liderlik misyonu olmayan her bireyin gazete ve dergiden, haber bültenlerinden uzak durması gerekir.. yaratıcılığı ve gelişimi engelleyen unsurlar olarak kabul etmek çok yerinde bir saptama olacaktır....


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com