Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

Elektrik geleceğin sektörü, ancak...

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde elektrik tüketiminin büyüme hızı, ekonominin genel büyüme hızının çok üzerinde seyretti.

1923 yılında Türkiye'de kişi başına yıllık net elektrik tüketimi 3,3 kWh idi. 2008'de 2.264 kWh'ye yükseldi. Bu, yılda ortalama yüzde 8'lik büyüme manasına geliyor. Aynı dönemde GSYİH yılda ortalama yüzde 4,5 yükseldi. Yani elektrik tüketimi reel ekonomik büyüme hızının neredeyse iki katı seviyesinde oldu.

Elektrik tüketiminin önümüzdeki on yıllarda da hızla büyümesini bekliyoruz. Sebepleri basit. Yaşam tarzı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de değişiyor. 30 yıl önce televizyon, su sebili, klima hatta buzdolabı sahibi olan evlerin sayısı ve toplama oranı ile bugünkü bir değil. Bir başka deyişle tüketim, elektrik tüketim yoğunluğu gittikçe artıyor. Elle yıkanılan çamaşırların makineye transfer edilmesini bir tarafa bırakın, şimdilerde, kışın ortasında elektrikli ısıtıcılarla ısıtılmış açık hava kafelerinde çaylarımızı yudumlama lüksünü yaşıyoruz. Tüketime ilave olarak, hızla büyüyen bir ülkede üreticilerin elektrik talebi de artmaya devam edecek.

Dahası, Türkiye'de hem üretim hem tüketim Avrupa ve ABD'nin çok gerisinde. OECD ülkeleri arasında Türkiye kişi başına elektrik üretimi açısından Meksika ile birlikte son iki sırayı paylaşıyor. Türkiye'de kişi başına üretim OECD ortalamasının üçte birinden daha düşük. Kurulu kapasite ise OECD ortalamasının dörtte birine yaklaşıyor.

Bu uluslararası karşılaştırmaları temel alırsak, Türkiye'nin kişi başına üretim kapasitesini bugünkü OECD ortalaması seviyesine 30 yılda çıkartacağını varsaysak yılda ortalama yüzde 6 civarında büyüme (yani yatırım) gerekiyor.

Tüm bunlar güzel. Genelde enerji, özelde elektrik sektörünün geleceğinin açık olduğunu gösteriyor. Geçtiğimiz günlerde HES özelleştirmelerine olan yüksek talebi de açıklıyor. Ancak hikaye burada bitmiyor. Üç konunun altının çizilmesi gerekiyor.

Birincisi, ülkenin genel ekonomik rekabet gücünün en önemli belirleyicilerinden biri haline gelen enerji maliyeti Türkiye'de orta uzun vadede düşürülebilecek mi?

İkincisi, Türkiye enerjide yurtdışına bağımlılığını azaltabilecek mi? Bir başka deyişle enerji güvenliğini sağlayabilecek mi?

Üçüncüsü, tüketimde beklenen büyüme ve yatırım ihtiyacı manasına geldiğine göre santrallerin gerektirdiği ekipmanların büyük kısmı ithal edilmeye devam edilecek mi? Bir başka deyişle, Türkiye'nin enerji yatırım ihtiyacı Avrupa'dan Çin'e üretici firmaların yüzlerini mi güldürecek? Enerji ithalatı gibi enerji santrali ithalatçısı olamaya devam edecek miyiz?

İlk iki soru zaten gündemde. Biz üçüncüsünün altını çizelim: Enerji Bakanlığı'nın, DPT'nin ve büyük özel şirketlerin özellikle üçüncü başlık için bir stratejisi var mı? Türkiye, önümüzdeki on yıllar boyunca devam edecek olan büyük yatırım talebini bir enerji ekipman üreticisi haline gelerek olumlu yönde değerlendirecek mi?

İstanbul Atatürk Havalimanı idaresi düzelecek mi?

-Havaalanları yurtdışından ülkemize gelen ziyaretçilerin Türkiye tecrübelerinin başlangıç ve sonunu oluşturuyor. Bu açıdan havaalanında ziyaretçilere yaşattığınız tecrübe önemli. Türkiye'nin Ortadoğu ve Balkanlar'daki prestiji çok yüksek. Geçenlerde sadece Türkiye'yi yakından tanımak için Ankara ve İstanbul'a dört günlük bir ziyaret yapan Birleşik Arap Emirlikleri'nden önemli bir bankacı dostumun bir gözlemini paylaşacağım. Dört günün sonunda dostumun Türkiye ile ilgili tek negatif yorumu havaalanıyla ilgiliydi: Havaalanında pasaport sırasında tam bir saat beklemişti (biz de dışarıda). Avrupa'nın en iyi havaalanlarından olan Atatürk Havalimanı'nın idaresinin hızlı büyüyen trafiğe uygun gelişmesi gerekiyor. Pasaport kontrol (yabancılar tarafı) sırasından, havaalanına girişte oluşan uzun güvenlik-arama sıralarının kısaltılmasına; THY yer görevlilerinden güvenlikçilere, emniyet görevlilerinden temizlikçilere tüm çalışanların ziyaretçilere güler yüz gösterilmesine kadar yapılacak küçük düzeltmeler havaalanını eski standartlarına yükseltebilir. En önemlisi ise hizmet performansının sistematik olarak izlenmesinin sağlanarak bu tür yazılara gerek bırakılmaması.

Değişen tüketim kalıplarımız

-Türkiye ilginç bir ülke. Genelde dünyaya kapalı bir ülke olmasına rağmen hayat tarzının küçük detayları dahi çok hızlı değişebiliyor.

İşte bazı örnekler. Dünyanın kişi başına en çok çay tüketen ülkelerinden olan Türkiye çayla tanışalı kabaca 60 yıl oldu. Türkiye, kredi kartı sahipliği artışında dünyanın en hızlı ülkeleri arasında. Kendilerini 'Yaşam Merkezi' olarak adlandıran alışveriş merkezleri İstanbul ve Ankara'da rekor hızla yaygınlaşıyor. Değerli halkımız da, hayatlarını bu yaşam merkezlerinde harcamayı kültür ya da spor mekanlarına veya tabiat gezilerine tercih ediyor.

Eğer TÜFE sepetini temel alırsak, harcama sepetimizde 1987'den bu yana en ilginç değişim haberleşme alanında yaşanmış. 1987'de aile bütçemizin yüzde 1'i pay alan haberleşmeye artık yüzde beş oranında para harcıyoruz. Bu, sağlık harcamalarımızın iki katı civarına denk geliyor. Eğitim, eğlence ve kültür harcamalarına da denk bir harcama kalemi. Bu değişimi öngören Çukurova Grubu, son dönemin ülkemizdeki en büyük şirketlerinden birisini, Turkcell'i geliştirdi. Arkasından Telsim geldi. Özelleşmeden sonra canlanan Türk Telekom da yakın zamanda sektördeki yarışa tekrar girdi.

Her zaman mantıklı ve 'faydalı' olmayabilen kalıp değişikliklerini öngörebilen şirketler diğerlerinden bir adım öne geçme şansına sahip oluyor. Değişen hayat tarzını öngöremeyen şirketleri ise ortadan kalkma riskiyle karşı karşıya kalıyor. Siz bu denklemin neresindesiniz?

Kahraman çöpçüler

-Aynı misafirimin en önemli övgüsü ise hem İstanbul hem de Ankara'nın temizliğineydi. Gerçekten, Türkiye'de yerleşim merkezleri estetik problemleri, standartsızlıkları, düzensizlikleri bir yana dünyanın en temizleri arasında.

Halkımız evlerindeki temizlik standartlarını ortak mekanlara pek taşımazlar. Yedikleri çekirdeklerin kabuklarını hiç rahatsızlık duymadan sokağa atanlarımız, meyve kabuklarını lüks araba pencerelerinden otoyola boca edenlerimizin sayısı ihmal edilemez büyüklükte. Bu da, temizlik görevlilerimizi; sorumsuz vatandaşların hatasını fedakarca temizleyen içimizdeki isimsiz kahramanları alkışlamamızı gerektiriyor. Sokakta onları gördüğünüzde lütfen teşekkür edin. Daha iyisi, sigara paketinizi sokağın ortasına atmadan önce bir kez daha düşünün!


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com