Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

Tahdis-i Nimet Ve Şükür

Amr İbni Şuayb anlatır: Rasülullah (sav) şöyle buyurdular:

"Şüphesiz ki Allah, nimetinin eserini kulunun üzerinde görmekten hoşlanır." (17)
Hadis-i Şerifi daha iyi anlayabilmek için önce vürud sebebini nakledelim:

Ebul Ahves'in babası anlatır: Ben çok basit bir elbise ile Rasülullah (sav)'ın huzuruna gelmiş idim. Rasülullah (sav), "Senin malın var mı?" buyurdu. Ben de "evet" dedim. Rasülullah (sav), "Hangi mallardan?" dedi. Ben de, "Allah bana deve, koyun, at ve köle verdi." dedim. Rasülullah (sav), Allah sana mal verdiğinde Allah'ın verdiği nimet ve ikramın eseri (izleri) sende görülsün." (18)

Allah ahiret nimetlerini olduğu gibi dünya nimetlerini de mü'min kullan için hazırlamıştır. Mü'min, imkanları ölçüsünde bunlardan istifade edecektir. Bol imkanlara sahip olup da fakircesi-ne bir tavır ve yaşayış sergilemek dince istenen bir davranış değildir. Bolluk israf etmeyi gerektirmediği gibi, meşru dairede onlardan istifade etmeye de engel değildir. Şükretmek ve harama girmemek şartıyla yeme, içme, giyme gibi konularda o nimetlerin eserim üzerimizde gösterebilmeliyiz. Allah'ın bizden istediği budur. Hadisi şerifte şöyle buyurulmuştur:

"İsrafa ve böbürlenmeye kaçılmadan yiyin, için, sadaka olarak verin ve giyinin. Şüphesiz ki Allah nimetinin eserini kullarının üzerinde görmekten hoşlanır." (19) Tahdis-i nimet Yüce Rabbimizin emridir:

"Rabbinin sana verdiği ve vâdettiği nimetini çokça anlat." (93 Duha, 11)
Elmalılı merhum der ki: "Sadece lafını ederek ve gösteriş yaparak mağrurlanmak için değil, hakkını takdir, şükrünü ifa etmek için eserini (izini) gösterecek, başkalarını da istifade ettirecek veçhile kavli veya fiili hadis (söz) ile anlat. Böyle tahdis ile Rabbinin büyüklüğünü aleme tanıt." (20)

Peygamber Efendimiz, "Allah'ın nimetini söylemek (anmak) şükür, söylememek ise nankörlüktür." (21) buyurmuştur.
Tahdis-i nimet; nimetleri dile getirmek, anmak, anlatmak, sahip olunan nimetlerden başkalarını da istifade ettirmektir. Bunun yolu da hayırlı hizmetlerde ve hak yolda çalışmaktır.

Her Nimetin Şükrü Kendi Cinsindendir

Malın zekatı olduğu gibi bedenin, zekanın, hafızanın, muhakemenin, hatta nutkun da kendine göre zekatı vardır. Her şeye hakkını vermek gerekir. O halde bize gelen nimetlerin ve lütufların devamı için aynı cinsten mukabelede bulunmamız şarttır ve elzemdir.

Şükrün bir anlamı da, Allah'ın insana vermiş olduğu nimetin cinsinden başkalarını da faydalandırmaktır. Mesela, bir adam yediği yemeğin cinsinden, onu bulamayana yedirse, o nimete şükretmiş olur. İlim sahibi olan bir insan, öğrendiğini başkalarına öğretirse ilminin şükrünü eda etmiş olur

Her nimetin şükrü kendi cinsi ile olur. Yiyip içtikten sonra, "Ya Rabbi çok şükür! Açları da doyur demekle şükür gerçekleştirilmiş olmaz. Zira malın şükrü infakla, bedenin şükrü ibadet ve muhtaçlara yardımda bulunmakla, zekanın şükrü, onu hak yolda çalıştırmakla olur. Herkes sahip olduğu nimet ölçüsünde şükretmekle yükümlüdür. Nice kabiliyetler görmekteyiz ki, kendisini kabiliyetsiz insanlarla eş tutmakta ve Allah'ın (cc) verdiği o kabiliyeti insanların hizmetine sunmak yerine heba olup gitmektedir. Bu bir kabiliyet israfıdır. Herkes üzerine düşen görevi yapmalı ve kendisine lutfedilen nimetlerden Rabbimizin istediği şekilde başkalarını da yararlandırmalıdır. Yoksa kendisine verilen nimetlere şükretmiş sayılmaz!

Bir vaazında fakir kılıklı birisini gören İmam-ı Azam (ra), adamın haline acımış, topluluk dağılırken onu bir kenara çekip cebinden çıkardığı parayı uzatıp, "Şunu al da kendine bir elbise diktirirsin." demiş. Parayı reddeden adam, "Ey imam,' ben zenginim. Şu kadar malım mülküm var. Sag-olun ihtiyacım yok" deyince, İmam-ı Azam, izaha çalıştığımız hadisi hatırlatarak, Allah'ın verdiği nimetin eserini kulunun üzerinde görmek istediğini belirtmiştir.

Öyleyse Allah'ın lutfettiği nimetleri kullanmada ölçülü davranmalı, ifrat ve tefritten, cimrilik ve suflilikten uzak durmalı, kibire, gurura kapılmamalı zillete düşmemelidir. Küfranı nimette bulunmamalı, yani nankörlük yapmamalı aksine şükretmeli ve tahdis-i nimette bulunmalıdır.

Yüce Rabbimiz Sebe Suresi'ninl3. ayetinde: "Ey Davud ailesi! Şükür için çalışın. Kullarımdan şükredenler azdır." buyurmuştur. Allah'ı görmektir.

Tahdis-i nimette bulunanlar hem kendileri mutlu olurlar hem de başkalarını mutlu ederler. Küfran-ı nimette bulunanlar ise, önce kendi mutluluklarını katleder, şeytanı sevindirirler, çünkü şeytan, insanı şükürden alıkoymak ister (22).

Mevlana Hz.lerine göre nankörlüğün azabı iki türlüdür. Biri dünyada olur, diğeri ahirette. Dünyadaki azap, sahip olunan nimetlerin elden gitmesidir. Bilhassa mal, makam ve mevki hastası olanlar için bundan daha kötüsü düşünülemez.
Konunun Mesajı ve Alınacak Dersler

1 -Şükran-ı nimetle küfran-ı nimet bir değildir. Mü'mine yakışan, nimeti vereni bilmek ve verenin istediği gibi kullanmak ve istediği yerlere vermektir. Çünkü nimetlerin asıl sahibi Allah'tır.
2-Allah, kuluna verdiği nimetin eserini, belirtisini onun üzerinde görmekten hoşlanır.
3-İsrafa, böbürlenmeye, kibirlenmeye kaçmadan yiyip içmeli, giymeli, sadaka vermelidir. Zillete düşürecek şekilde cimrilik, pintilik etmemeli, ölçülü olmalıdır.
4-Asıl tahdis-i nimet, sahip olduğu nimetlerden, Allah'ın istediği şekilde yararlanma ve yararlandırmadır. Allah'a şükür sadece dilde kalmamalıdır,
5-Her nimetin şükrü kendi cinsindendir. Herkes sahip olduğu nimetin, kabiliyetin şükrünü yerine getirmelidir. Kabiliyet ve kapasitesini hap-setmemeli ve israf etmemelidir.
6-Diğer nimetlerde olduğu gibi, sahip olduğumuz iman ve İslam nimetinin de kıymetini bilmeli, yaymalı, yaşamalı ve yaşatmalıyız.
7-Tahdis-i nimet hem nimetleri arttırır ve bereketlendirir, hem de gönül kazandırır.
8-Şükrümüzü, kulluk görevlerimizi yapmamak küfran-ı nimettir, nankörlüktür ki, bu hem dünyamızı hem ahiretimizi karartır. İki cihan saadeti şükürle kazanılır, gururla kibirle değil.


--------------------------------------------------------------------------------

17-Tirmizi, Edeb, 54;Ebu Davud, Libas, 17;Ahmed, Halcim, Müstedrek, 4/135
I8-Ebu Davud, Libas, 17.
19-Ahmed, a.g.e. ,2/182.
20-Elmalılı, Hak Dini Kur'an Dili, 8/5905.
21-Ahmed,a.g.e,4/278,375
22-7 Araf, 17.

Halil Atalay


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com