Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

GELECEĞİN SAVAŞLARI TARLALARDA OLACAK

Son günlerde, bütün dünyayı bekleyen felâket senaryoları sıkça gündeme gelmeye başladı. Bütün insanlığı ilgilendiren acı sona dair yorumlar, son günlerde çok sık dile getirilir oldu.

Ancak, hemen her ağızdan dile getirilen bu tehlikenin ve felâketler zincirinin ilk halkasını, başta petrol olmak üzere yer altı ve yer üstü zenginliklerin büyük güçler arasında paylaşımı oluşturmuyor. Gelir dağılımının dengesizliği; silahlanma ve bu silahları kullanma da değil.

Bütün bu ve benzeri tehlikelerin ilk halkayı oluşturmaları, belki 19. ve 20. yüzyıllar boyunca söz konusuydu. Ama artık bu tehlikeler, ilk değil son halkayı oluşturuyor. Bir zamanların son halkası veya neticesi olan ‘çevre felâketi,’ artık ilk halkayı oluşturmakta. Geleceğe yönelik yazılıp çizilen kıyamet senaryolarının baş aktörü artık ‘çevre kirliliği.’

Bundan böyle savaşlar petrol ve diğer zenginliklerin ele geçirilmesi için yapılmayacak. Dünyanın bütün zenginliklerini sömüren devlerin ve süper güçlerin savaş alanı artık TARLALAR olacak. Çünkü, çok kısa zamanda, toprak en değerli metâ hâline gelecek.

Peki, tarımı, dolayısıyla toprağı bu kadar önemli hâle getirecek hadiseler zincirinde hangi halkalar yer alıyor?

Şimdi bu sorunun cevabını bulmaya çalışalım.

Birinci halkayı kitlesel üretim ve kitlesel tüketim oluşturuyor.

Sanayi devriminin ardından, bacalarından atmosfere savaş açarcasına duman püskürten fabrikalarda kitlesel üretim yapıldı. Bu üretim kesinlikle ihtiyaçlar dikkate alınarak gerçekleştirilmedi. Hemen ardından da üretilenlerin tükettirilmesine yönelik faaliyetlere geçildi.

Tüketim kültürüyle insanların iyi yaşayabilmelerinin ancak çok para kazanmak ve çok tüketmekle mümkün olabileceği anlayışı yerleştirildi. İnsanlara arzuladıkları mutluluğa ve huzura ulaşmak için sadece “kesintisiz tüketim” çözümü sunuldu. Kitle iletişim araçları, insanların bu çözümü kendi istekleriyle kabullenmeleri için yoğun biçimde kullanıldı. İnsanların sürekli tüketmeleri için de, sürekli olarak yeni ürünler sunuldu ve onların reklamı yapıldı. Sonuçta tükettikçe mutsuzluğu artan kitleler, mutlu olabilmek için yine tüketime yönlendirildi.

İkinci halkayı çevre kirliliği oluşturdu. Atmosfer kirlendi. Denizler, akarsular, göller kirlendi. Dünyanın akciğeri olan ormanlar tahrip edildi.

Üçüncü halka, bir öncekinin acı meyvesi oldu. Örneğin, ormanların tahribi bir yandan yağışların azalmasına sebep olurken; diğer yandan dengesi bozulan meteorolojik gelişmeler neticesi, aşırı yağışlardan dolayı toprak erozyonu yaşanmakta.

Atmosferdeki karbondioksit oranı artıyor, okyanuslar ısınıyor, buzullar eriyor, deniz seviyesi yükseliyor, orman yangınları artıyor, buzul tabakaları parçalanıyor. Kış sıcaklıkları artıyor, ilkbahar erken geliyor, sonhabar gecikiyor, bitkiler erken çiçek açıyor, göç dönemleri değişiyor..

SON HALKA: TARLALAR

Ne garip bir tecellidir ki, topraktan gelen insanlığın gelecekteki en önemli kurtuluş kaynağı; insanlığın “sadık yâri” yine toprak olacak.

Ama bu kez, hızla azalan ve kaybedilen topraklar, tarıma elverişli alanların azalmasına; tarlaların azalması temel gıda ürünlerinin yeterli üretilememesine; yeterli üretilememesi de açlığın ve hastalıkların artmasına sebep olacak.

En önemli kaynak olan tarım alanlarının azalması; üretim yapılan tarlaların sınırlı olması, büyük güçlerin buralar üzerinde hâkimiyet kurma çabalarını; dolayısıyla büyük ve kanlı savaşların patlak vermesini doğuracak. Tıpkı günümüzdeki petrol kaynakları üzerinde verilen amansız mücadeleler gibi.

ABD’li sosyolog olan Duane Elgin’in, 1981 yılında kaleme aldığı Voluntary Simplicity isimli kitabındaki şu tespitleri, bu konuya ışık tutuyor:

“Eğer biz aynı doğrultuda gitmeyi sürdürürsek, çocuklarımız sürekli ısınan bir dünyada yaşamak zorunda kalacak. Dünyanın iklim dengesi şimdikinden daha fazla bozulacağı için bazı yerler sular altında kalırken, bazı yerler kuraklıkla yüz yüze gelecek. Bunun sonucunda da gıda üretimi alabildiğine azalacak; kıtlık ve açlık yaşanacak. En büyük enerji kaynağı olan petrol, bitme noktasına gelecek. Ormanlar daha fazla tahrip edilecek. Ellerinde azıcık da olsa doğal kaynağı olan ülkeler ve bölgeleri ele geçirebilmek için büyük güçler arasında inanılmaz çatışmalar ve savaşlar çıkacak. Denizlerin yükselmesiyle dünyanın pek çok sahil şehri sular altında kalacak. Büyük çaplı zorunlu göçler yaşanacak ve dünya nüfusu doğal kaynakların bulunduğu yerlerde yoğunlaşacak. Ozon tabakasındaki deliğin daha da büyümesi ekolojik dengenin bozulmasına, bu bozulma da dünyanın besin zincirinin parçalanmasına yol açacak. Dünya nüfusuna eklenen 3 milyar insanı doyurmak için yeteri kadar gıda üretimi yapılamayacak. Daha da artacak olan çevre kirliliği, pek çok hayvan ve bitki türünün yok olmasına sebep olacak.”

Duan Elgin’in ve benzeri pek çok sosyal bilimcinin dile getirdiği gelişmeler ve geleceğe dair yorumları, belki bundan 20-30 yıl kadar öncesinde abartılı bulunabilir; hattâ felâket tellallığı olarak nitelendirilebilirdi. Ancak bu yorumlar artık bütün dünyanın kabul ettiği seçkin akademik kesimlerden ve yetkili ağızlardan geliyor.

Geçtiğimiz günlerde İngiltere'de yayımlanan Independent gazetesi, Amerikan, Avustralyalı ve İngiliz düşünce kuruluşlarınca ortaklaşa hazırlanan bir rapora yer verdi. Bu rapora göre, eğer dünya genelinde bir önlem alınmaması halinde, önümüzdeki 10 yıl içinde geri dönülemez noktaya gelinecek. Raporu hazırlayanlardan Tony Blair hükümetinin eski Ulaştırma Bakanı Stephen Byers’ın tespiti ise, dünya gemisi üzerinde bulunan ve başka kaçabilecek bir yeri olmayan insanlığı nasıl bir sonun beklediğini açıkça ortaya koyuyor:

“Önümüzde saatli bir çevre bombası bulunuyor.”

Bu bombanın patlamasına maalesef sayılı zaman kaldı. Bütün dünya ülkeleri buna mutlaka bir çare bulmalı.



Veli Sırım


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com