Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

Sevmek Ve Sevilmek

Sultan'ın ıslahat ve hizmetleri ülkede huzur ve refaha sebep oldu. Güven içerisindeki halkın Sultanlarına olan bağlılık ve sevgileri daha da arttı. Yabancılar ise Sultan'ın bu başarılarını baltalama gayretleri yanında gösterdiği başarılan karşısında haryete düşüyordu. Sultan'ın yakın hizmetinde bulunan İngiliz Amirali Woods şöyle yazacaktır;

"Abdülhamid Han tahttan indirilmeseydi I. Dünya savaşı çıkmazdı"

"Abdülhamid'in tahta çıkışı kendisi için çok şanssız bir devreye rastlar ... 93 harbi sebebiyle uğranılan kayıpların Abdülhamid rejimi zamanında giderilebilmesi hayret vericidir. Rus savaşı, memleketi para ve personel bakımından tamamen iflas etmişti. Önceki hükümdarlar zamanında muhtelif andlaşmalar gereğince alınan borçlar, ödenemeyecek bir seviyede olup, biriken faizler ana borç tutarını aşmıştı. Hazine tamtakırdı. İstanbul'u savunmak için Çatal- 77 ca önlerine gönderilen işe yarar askerlerin sayısı birkaç bini geçmi- -7-yordu. Memleket savaştan sonra yapılan Berlin Antlaşması ile bir yandan da Doğu sınır boylarındaki stratejik savunma pozisyonunu kaybediyordu. Bütün bunların neticesi olarak, Osmanlı imparatorluğu, gerçek bir hüviyeti dışında mütalaa ediyor, Avrupa devlet adamları arasında politik pazarlık konusu teşkil ediyordu. Bütün bu kötü şartlara rağmen birkaç yıl içinde devletin maliyesi yeniden düzene sokularak, ticaret canlandırıldı ve yabancı borçların önemli bir kısmı ödendi. Bu arada, Türk ordusunun gücü o kadar arttı ki, Türkiye'nin dostluğu büyük yabancı devletler tarafından aranır hale geldi. Artık, Sıcak Denizlere özellikle Hindistan Yolunu İngiltere'ye kapatmak isteyen Rusya'ya karşı Türk ordusuna güvenebilirdik. Abdülhamid, tahttan düşürülmemiş olsaydı, Avrupa devletlerinin halen yaralarım sarmaya çalıştığı o büyük afet (1. Dünya savaşı) meydana gelmiş olmayacaktı. Aksini farzetsek bile Abdülhamid büyük bir ihtimalle Türkiye'nin tarafsız kalmasını sağlayarak memleketine bir zafer hediye etmiş olacaktı. Bunu iddia etmekle kahin sayılmamalıyım.(114)

Türkiye'deki Alman Askeri ıslahat Heyeti Başkanı Goltz ise, Sultan'ın hizmetlerinin sonuçlan hakkında şunları diyecektir: "Hiç

şüphe yoktur ki şu son on sene (1887-1897) içinde devletin dahilen takviyesine ve haricen şan ve şerefini iade ve kuvvetlendirmesine -belki bu ana kadar emsali görülmemiş surette- başarılı bir devir teşkil etmiştir. (115)

Başarının Sırrı: "Zeka, Enerji ve vatanseverlik"

A.Vambery de bu konudaki görüşleri şöyledir: "Zekası, enerjisi ve vatanperverliği şüphesizdir. Bir hükümdar olarak sadece pederi merhum Sultan Abdülmecid'den değil, Yeniçerileri ortadan kaldıran cesur ıslahatçı büyükpederi Sultan 11. Mahmud ve Osmanlı tahtına çıkan diğer cetlerinden de -ki bunların içinde dirayetli olanlarının imparatorluğu yeni fethlerle genişletmelerine , kendisinin ise baba yadigarı bu yerleri, değişik koşullar nedeni ile, elden çıkarmasına rağmen- üstündür." (116)

"Yedi Evliya Kudretinde"

Abdülhamid Han, ıslahat ve hizmetleriyle halkın gönlünde taht
kurdu ve büyük takdirini topladı. Hatta halk arasında o "yedi evliya1
kudretinde kabul ediliyor ve kendisinden daima tazimle 'Sultan Ha-
mid Efendimiz1 diye bahsediliyordu (117)

"Yardım severliği ve iyi kalpliliğini sergilemek için hiçbir fırsatı kaçırmayan Patişah, Hıristiyan olsun müslüman olsun halkın büyük çoğunluğu tarafından sevilen bir kişidir." (118) "Türkiye'nin üst tabakasını oluşturan kişilerle görüştükten sonra büyükbir çoğunluğun şimdiki Padişah'ın idaresinden hiç de şikayetçi olmadıkaları-nı gördüm (119)

A.Vembery anlatmaya devam ediyor; "Aşağıdaki tabakalar ve halka gelince: Hıristiyan uyruklar da dahil, şimdiki hükümdara severek bağlanmışlardır. Padişah, elindeki tüm imkanları seferber ederek her fırsatta hayırseverliğini göstermekten kaçınmamaktadır. Eğitim ve sağlık hizmetleri için büyük meblağlar sarfetmekte, halkın selameti, refahı ve mutluluğu için yorulmak bilmeden çalışmaktadır. Padişah'tan korkabilirsinız, hatta nefret bile edebilirsiniz, ama onun çalışkanlık ve adaletini inkar edemezsiniz. Savurganlığa son veren tutumu ile Türk milayesim ıslah etmiş ve ülkeyi baştan basa
demiryolu ağı ile döşemiştir. Nezaketi, misafirperverliği ve sevimliliği Batı hanedanlarının ve devlet adamlarının hürmet ve sevgisini mazanmaya yetmiştir. Türkiye canlanmasını -yozlaşmış bir şark devleti ne kadar kabüse-Padişah'ın enerji, ustalık ve vatanperverliğine borçludur. Sultan Hamid'in bu açıdan değeri hiçbir şekilde inkar edilemez. " (120)

"Bütün bu önemli, önemsiz, küçük, büyük sorunları izlemek olağanüstü bir hafıza ve güçlü bir zihni yapı gerektireceği düşünülürse, mübalağasız , Padişah'ın Osmanlı tahtına geçen yetenekli hükümdar olarak kabul edildiğini ve bu nedenle halk tarafından son derece takdir edildiğini söyleyebilirim. "

Abdülhamid Han'ın 33 yıllık saltanatının sırlarından biri içte ve dışta takip ettiği usta siyaseti olmuştur. Özellikle dış politikası, usta siyasetçilerin dikkatini ve hayranlıklarını celb edecektir.

Dış Politika

Abdülhamid Han'ın içteki muhaliflerine karşı takip ettiği politikanın yanında diş politikası dahiyane idi. Dış politikasının temel prensibi ülkeyi savaştan uzak tutarak barış içerisinde yaşatmak, böylece iktisadi ve sosyal alanda kalkınmayı temin etmekti.

Tahsin Paşa, Abdülhamid Han'ın dış siyasetini şöyle özetliyor: "Sultan Hamid'in siyasi hariciyede mesleği şu idi: Rusya'yı idare etmek, İngiltere ile asla mesele çıkarmamak, Almanya'ya istinat etmek, Avusturya'nın gözünün Makedonya'da olduğunu unutmamak, diğer devletlerle mümkün mertebe hoş geçinmek, Balkanlar'ı birbirine karıştırıp Bulgarlar, Sırplar ve Yunanlılar arasında nifak ve ihtilaf çıkarmak" (121)

II. Abdülhamid Han'ın Dış politikasının temel prensipleri; Merkezyetçılik, denge, tarafsızlık, bağımsızlık, ihtilaflardan yararlanma, barış, gönül alma, tavız, yerme göre şiddet, tecrit ve korkut-ma'ya dayanıyordu. Bu temel prensipleri de bizzat kendi kontrolünde yürütmekte ve herşeyle ilgilenmektedir.

Biriyle dost olurken diğerinin düşmanlığı kazanılmama!!.

Bilhassa Dış politikada denge ve tarafsızlığa çok önem veriyordu. Abdülhamid Han, etrafındaki dostlarıyla ve düşmanlarıyla iyi geçinebilmek için aradaki münasebetleri uygun bir seviyede tutmaya birisiyle dost olabilmek için diğerinin düşmanlığını kazanmamaya dikkat edilmesinin zaruri olduğunu söylerdi. Tarafsızlık politikası gereği herhangi bir Avrupa devletine yaklaşıp, diğerlerinin düşmanlığını kazanmaktan çekiniyordu. Abdülhamid Han'ın temel prensiplerinden biri olan kesin tarafsızlık ilkesi; "Avrupa siyasetinden tamamiyle uzak durmak" şeklindeydi. (122)

İhtilaflar azami derecede diplomasi ile çözüme ulaştırılmalıdır.

Avrupalı devletler hakkında çok iyi bir bilgiye sahipti. Daha şehzadeliğinden beri Avrupayı yakından takip etmiş ve Osmanlı devleti üzerindeki tesirlerini muhakeme ederek, zaaflarını ve taleplerini iyi kavramıştı. Kasıcası " En ince tefferuatma kadar Avrupa politikasından haberdar idi" (123)

Abdülhamid Han'ın ihtilafları çözme politikası savaş ile değil, sulh ve diploması yoluyla idi. Kızı Şadiye Sultan bu hususta şunları yazar; "Diplomasiden çok iyi anlardı. İhtilafları, harbe müracaat etmeden, muhlisanen yollar ile halli, onun devlet idaresindeki yegane siyasi düsturu idi" (124) Diplomasinde maharetini düşmanları dahi takdir ederlerdi. Sade Yunanistan'ın şımarıklığı ve Avrupa'ya güveni ile sulh yollarını tamamiyle kapatması neticesinde savaş ilan edilmiş ve bu savaşı dahi Osmanlı devleti kazanmıştır.

Taviz politikası; iktisadi ve toprak tavizlerini teşkil ediyordu. Tunus, Mısır, Tesalya ve Şarki Rumeli'nin kaybında ısrar etmedi. Sebebine gelince, buralarda hakimiyet sözde idi. Bu nedenle Girit ve Doğu Anadolu'da taviz vermemeye garyet etmiş, Doğu Anadolu için "Kellemi veririm, Doğu Anadolu'yu vermem" diyerek İsrar etmiştir. (125)

İktisadi alandaki tavizleri ise "köpeğin önüne atılan kemik" ya da "köprüğü geçene kadar ayıya dayı demek" misalinde olduğu gibi büyük felaketlerden korunmak için vermiştir. Bu da "Bağımsızlık haklarını koruma ve karşılıklı fayda" esasına dayanıyordu. (126)

Korkutma prensibi ise, İslam halifesi sıfatıyla İslam aleminin top yekûn harekete geçirme ile düşmanı korkutmaya dayalı idi.

Düşmanları arasındaki ihtilaflardan faydalanma prensibi ise takdire şayandır. Dış politikadaki bu başarısı ile ülkeyi büyük felaketlerden kurtarmayı başarmıştır. Takip ettiği siyasetle düşmanların birleşmelerini engelledi. Trablusgarp'ta Fransa ile İtalya'yı, Mısır'da Fransa ile İngiltere'yi, Mezopotamya'da İngiltere ile Almanya'yı, Balkanlar'da Rusya ile Avustya'yı karşı karşıya getirdi. Yunanistan, Bulgaristan,Sırbistan,Karadağ ve Romanya arasındaki ihtilafları körükleyerek bunların birleşip Osmanlı üzerine saldırmalarını engelledi.

II. Abdülhamid Han, İngiltere'nin karşısına Almanya'yı, Rusya'nın önüne İngiltere'yi dikmek, Fransa'ya karşı tarafsız bir tutumu muhafaza ettirmek, İtalya'yı olduğu yerde bekletmek, Avusturya'yı da kah Rusya'ya çatıştırarak kah Almanların peşine düşürere-rek Balkanlarda faal bir politika takibini engellemek suretiyle Batılı büyük devletleri birbirine karşı rekabetleri ve tezadları içinde 81 kavrayıp Osmanlı devletine zararlı olmaktan çıkarmak temel pren- k siplerinden biriydi.

Abdülhamid Han'ın başka bir politik sırrı ise takip ettiği "istimale" (kullanma) politikası idi. Bu politikası gereği , imparator, kral, devlet başkanları,sefirler, gazeteceler ile kurduğu yakın şahsi dostluklar ve verdiği nişanlarla dostluklarını kazanmak ya da aleyhtejıareket etmelerini engellemek temeline dayanıyordu. (127)

"Dış Politika hassas terazi ile tartılmah"

II. Abdülhamid Han, zamanın büyük devletleri arasında çok hassas bir denge siyaseti takip etti. Dış Siyasetinde takip ettiği politikasını kendisinden dinleyelim;

"Alman İmparatoru, Saltanat zamanında iki defa İstanbul'a geldi. Kendisini yakından tanıdım. Genç, faal, nazik, sevimli bir zattı. Bismark'ı yere çarptıktan sonra onun rolünü kendi üzerin aldı. Fakat Bisınark kadar tecrübeli ve akıllı değildi. Güttüğü gaye Almanya'nın askeri kuvvetiydi. Ben Alman politikasına çok ehemini-

yet vermekle beraber öteki büyük devletleri de gözden kaçırmaktan ve gücendirmekten daima sakındım. Politikamı daima teraziyle tarttım. İmparatoru şahsi dostlukta devamlı beraber Rusya İmparato-ru'na da fırsat düştükçe dostluk gösterirdim. Coğrafi mevkiimiz bunu icap ettiriyordu. İkinci gelişinde, Almanya İmparatoru ile bir akşam hususi görüşmemiz esnasında birdenbire kalktı. İki elimi birden tuttu. 'Avrupa'da bir harp zuhur ettiği takdirde bizim tarafa geçersiniz, değil mi Majeste?' dedi. Cevaben, 'aziz dostumsunuz; fakat size şimdiden söz vermek hakkına haiz değilim, bunu ancak o zaman düşünebilirim' dedim."

" Politikamı daima teraziyle tarttım..."

Nitekim Alman İmparatoru; "Ben politikayı Abdülhamid'den öğrendim" diyecektir. (128)

Abdülhamid Han, Almanya, Avusturya, Rusya arasında "üç
kayzer ittifakı" anlaşmasını, araya bu ittifaka düşman İngiltere'yi
çevirmek, Almanya'yı İngiltere'ye döndürmek ve Osmanlı ülkesini
cezbetmek suretiyle tesirsiz kılmış böylece Osmanlı aleyhindeki bu

en korkunç ittifakı işlemez hale getirmiştir.

"Nişan törenimiz biraz sonra"

Abdülhamid Han, Türk-Rus harbinin başına kadar babasından ve amcasından miras kalan İngiliz politikasına bağlılık ananesini muhafaza etti. Fakat 93 harbinin başında Yeşilköy'e gelen Ruslar sonrasında İngiliz donanmasının İstanbul sularında demirlendiğini gören Sultan, en büyük düşmanın İngilizler olduğunu bir kez daha anlayarak şimdiye kadar takip ettiği politikasının değiştirilmesi gerektiğine inandı. Hindistan yolunu ve İngiltere'nin Doğu politikasını tahdit etmek gibi bir avantaja geçmek yolunda Abdülhamid tarafından yaklaştırılan Almanya, bu kararını İmparatorunun1889'de İstanbulu ziyaretiyle gösterdi.


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com