Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

Genel müdürüm CIA ajanı çıktı

Hit or Mis’i biz aldığımızda müdürü Yahudi idi. Bazı şeyleri 100 bin çizip 10 bin yapmış. Sonra onu değiştirdik. Sonraki müdür ilânla bulduğumuz bir kadındı. Ama o kadın CIA namına çalışırmış. Kontrole gitmek için geç kaldık. 10-15 trilyonu kendi hesabına geçirmiş. Şirketi gönüllü iflasa götürdük.


Türkiye’de çok ortaklı holdingler Haşim Bayram’ın Kombassan şirketiyle başladı. Onun ardından Konya’da 80, Avrupa’dakiler de dahil edildiğinde 150 civarında çok ortaklı holding ortaya çıktı. “Konya tipi kalkınma modeli” şeklinde isimlendirilen bu şirketler, 28 Şubat 1997’deki tarihi Milli Güvenlik Kurulu sonrasında yeni bir döneme girdi. “Yeşil sermaye” damgası yiyen holdinglerin önemli bir bölümü kepenk indirdi. Bu süreçte en fazla konuşulan şirketlerin başında Kombassan geliyordu. Yaşadıklarını Aksiyon’a anlatan Kombassan Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Bayram, sıkıntılarını paylaştığı merhum işadamı Sakıp Sabancı’nın kendisine, “Haşim Bey, size yapılanlar bize yapılsaydı bir haftada yıkılırdık.” dediğini aktarıyor. 1995-98 yılları arasında sayıları mantar gibi artan holdinglerden birçoğunun Kombassan’ı ve bu yapıdaki şirketleri yıkmak için kurulduğunu savunan Bayram, geriye dönüp baktığında birtakım hatalar yaptığını kabul ediyor. Başlangıçta 128 bin üyesi olan holdingin, yeni yapılanma sürecinde ortak sayısını 5 bine indirmeyi hedeflediğini söylüyor.

-Avrupa’dan parayı Türkiye’ye getirmek için projeniz hazır mıydı?
Avrupa’da çalışan birçok insan yastık altındaki parasını buzdolaplarında etlerin içinde, yıkıntılar arasında saklıyordu. 1 milyon mark verenler vardı. Genelde bankayla geliyordu; ama bir iki defa bavulla geldi. Ekonomi dışındaki paranın sermaye olması için mali yapının içine girmesi gerekiyordu. Türkiye’de ve yurtdışında yaşayan Türklerin en az 250 milyar dolar atıl kalmış parası var. İlk teklifi yakın çevreme yaptım. Kendi kazanımlarımla önce makine ve arsa aldık. İnsanlara bazı şeyleri göstermek gerekiyordu. Sonra insanlara anlatmaya başladık. Konya’da çok fazla ortağımız yoktu, hatta bizi buradaki bir başka holdingin parçası olarak görüyorlardı. Bazı zenginler alay etti. Onlar işin acı tarafı.

-Kombassan nerede hata yaptı?

Kombassan çok iyi giderken 1997 yılında “yeşil sermaye” lafı çıkarıldı. Listenin başında en güçlüsü olduğu için Kombassan’ın adı geçiyordu. Bizi yıkarlarsa diğerleri de çöküp gidecekti.

-Birçok insan artık Kombassan’a para yatırmayacağını söylüyor, birçoğu da ortaklıktan ayrılmak istiyor.

İyi bakan da var kötü bakan da. Avrupa’da köy köy, şehir şehir dolaştım. Bazı merkezi camilerde, evlerde, hatta kahvelerde güçlerimizi birleştirmemiz gerektiğini hep anlattım. 2000 yılına kadar değer artışı ve kâr payı verdik. O kadar iyiydi ki insanlar kuyruğa giriyordu. Ortak sayısı 128 bindi, bu rakam şu an 79 bine düştü. Ancak ortaklarımız hiçbir zaman zarar etmedi. Mesela yatırdığı para 68 bin Euro, aldığı 91 bin Euro, 7 bin daha alacağı gözüküyor. Buna hiç fırsat vermedik. Hisseleri şirketlerimize alıyoruz. 2005’te, 60 hisseye kadar olanlardan çıkmak isteyenleri ayıracağız. 14 bin kişiye inecek. 30 milyon Euro nakit ve yanında da mal vereceğiz. Zaten bunlar Türk parası bazında kat kat fazla kazandı. Biz değer artışlarını da kayıplarını da ortaklarımıza yansıtıyoruz.

-Konya’da kurulan holdingler size gelerek bu iş nasıl yapılır diye soruyor muydu?

Başarımız Konya’da diğer şirketlerin ortaya çıkmasında etkili oldu. Biz her gelen parayı almadık; ancak onların çoğu aldı. Hiçbiri gelip bize sormadı. Vicdan azabı duymuyorum; zaten holdinglerin çıkarılış nedeni kasıtlıydı. O holdinglere göz yumuldu. Kontrol yoktu, başka şeylerle uğraşıyorlardı. Onların üzerine bizim gibi gidilmedi. Bu işi patlatmak için kuruldu. Batan 40 holdingin içinde kasıtlıları vardı. Yurtdışından 2-3 milyar dolar para geldi. Bunda etkimiz olmuştur ama yurtdışına kaçan para konusunda etkimiz olmamıştır.

-Kâr ediyor muydunuz?

Kâr yapan şirket de vardı, zarar eden de; ama önemli olan torba. Kombassan kâr ediyordu. Bize “Birinden alıp diğerine veriyor.” diyorlardı. Ama biz 6 senedir ortak almıyoruz. Her ay 27 trilyon maaş, 20 küsûr bin kişiye iş veriyoruz. Peki, bu parayı kazanmasak nasıl verebiliriz? Geldiğimiz noktada 40 küsûr çalışan fabrikamız, 100’den fazla tesisimiz, bir milyar dolar civarında üretim ciromuz var.

-28 Şubat’ın etkisi sürüyor mu?

Bizi 28 Şubat çok fazla etkiledi. Devlet zulüm etti. En fazla darbeyi bu dönemde yedik. Ama Allah o günleri geri döndürmesin. Uçaklarımızın koltuklarını dahi yırttılar, acaba bunlar eroin mi taşıyor diye. Biz bunları açıklamadık. Baskı yapıldı ama ülkemize ve insana olan sevgiden dolayı sabrettik. Daha önceden tehdit almıştık, kağıt fabrikamızı iki sefer yaktılar. İşler engellendi. Biz bazı şirketleri dondurduk bazılarını da yok ettik. Alfa Air gibi. Yöneticilerimize baskı gelince kapattık. Erbakan’ın yıkıldığı gün Petlas’ta 45 milyon dolara el koydular. Başbakan’la görüştüm, o talimatı verdi ama yapacağı bir şey yoktu. Şu an görüşmüyorum.

-Size baskı yapanlar kimdi?

Sermaye Piyasası Kurulu vasıtasıyla çok büyük zulümler yapıldı. Bunlar asker değildi. SPK’ya emir veriliyor, onlar da yapıyordu. Ama biz bütün davaları kazandık. Tedbir koydular hepsini kazandık. SPK’nın kazandığı hiçbir dava yoktur. Ama şimdi daha uyumlu çalışıyoruz.

-Peki SPK ile sorunlar aşıldı mı?

SPK bize haksız tedbirler getirdi. Bu süreçte önümüzü göremedik. Bu Kombassan açısından olduğu kadar Türkiye açısından da bir gerilemedir. 2001 krizinde Türkiye’nin dev şirketleri isim değiştirerek yabancılara satıldı. Ama Kombassan hâlâ dimdik ayakta. SPK’dan isteğimiz holding ve inşaat, tarım diye iki hissenin birleştirilmesi. 2000 yılında başvurduk, dört yıldır cevap alamadık; ama yakında cevap alacağız. 8 senedir halen yatırım teşvik belgesi alamıyoruz. 3-4 ay önce kağıda, kartona enerji yatırımı yaptık, belge alamadığımız için KDV’sini ödedik. Artı vergi başlıyor. Teşvik belgesi olsaydı 800 milyar birine, 800 milyar birine vergi ödeyemeyecektik. Ekonomik krizde de 400 milyon mark kaybettik. Bizim yüzde 100’ümüz halka açık; ancak borsada bir şirketin yüzde 18’i açılabiliyor.

-AK Parti’nin iktidara gelmesi sizi rahatlatmadı mı?

İktidarlar değişiyor ama çok şey değişmiyor. Kambiyo, teşvik yatırım belgeleri konusunda cevap bekliyoruz başbakanlıktan. Yabancılar alıyor, biz alamıyoruz. İsim değiştirsek biz de alacağız; ama bunu istemiyoruz. “Sabredin.” diyorlar. Eğer önümüz kesilmeseydi şu anda en az 5 milyar dolar ciro yapan, en az 100 bin insan çalıştıran bir kurum olacaktık.

-Şirketinizdeki yöneticilerin birçoğunun akrabanız olduğu doğru mu?

Biz amatörlerden değil profesyonellerden darbe yedik. Maaşlarına gelince çok profesyoneller; ama iş konusunda amatörlerden daha da amatörler. Sakıp Sabancı şunu söyledi bana: “Profesyoneller çok çalıyor ama kazandırdıkları daha fazla.” 1996’da profesyoneller eski sistemimizi yıktı; ama yerine yeni bir sistem kurmadı. 2000’den sonra tekrar ipleri elimize aldık.

-Amerika’daki yatırım sırasında Yahudilerle mi çalıştınız?

Yahudilerle de başkalarıyla da uygun görürsem yine çalışırım, ortaklık da kurarım. Hit or Mis’i biz aldığımızda müdürü Yahudi idi. Bazı şeyleri 100 bin çizip 10 bin yapmış. Sonra onu değiştirdik. Sonraki müdür ilânla bulduğumuz bir kadındı. Ama o kadın CIA namına çalışırmış. Kontrole gitmek için geç kaldık, her hafta aradığımızda bize “Şirket süper.” diyordu. 10-15 trilyonu kendi hesabına geçirmiş. Şirketi gönüllü iflasa götürdük. Hit or Mis davası mahkemede bizim lehimize sonuçlandı. 128 milyon dolarlık vergi alacağımız var. Yeniden altyapıyı kurup başlayacağız.

-Petlas’ın teşvik belgesi alamamasında bir rapordan söz ediliyor?

Genelkurmay’ın herhangi bir yasağı bulunmamasına rağmen Petlas’ın yatırımına hâlâ izin verilmiyor. Kendi paramızla yapıyoruz. Yatırım teşvik belgesi olmadan vergisini ödüyoruz. 1997-98’de 208 milyon dolarlık yatırım öngörmüştük; ama hâlâ bir şey yok. Petlas’ın teşvik almasının engellenmesiyle ilgili bildiğim bazı şeyler var ama bize belge gelmedi. Petlas’ı yaşatmayız dediler. Engelleniyorduk. Bazı zenginler, “Kombassan Petlas’ı alınca o kadar çok korktuk ki önünüzü kesmek zorundaydık.” dedi bana. Kağıda girince birinci olduk, onda da birinci olmamızdan korkuyorlardı. Petlas’ta uzun ömürlü lastiği geliştirdik, duruyor ama kime satacağız.

-TV programında çok büyük bir şey açıklayacağız demiştiniz?

Hâlâ o projeyi faaliyete geçirmedik. Savunma sanayii ile ilgili devlete 16 proje sunduk. Savunma sanayiine girmemiz bu duruma gelmemizin nedenlerinden biridir. Bu sektörde kâr marjı yüzde 800’dür. Amerika’nın 300 bin dolara sattığını biz 20 bin dolara verecektik. Medical şirketimiz 18 bin dolarlık yatakları 1800 dolara satıyor. Bütün hastaneler uzun süre yüksek fiyatlardan almış.

-Türkiye’de ayaklarınız yere basmadan yurtdışında yaptığınız yatırımlar stratejik miydi?

Romanya’daki Rulman fabrikası her alanda birinci. Sudan’da Afra yatırımı gereksiz görünüyordu; ama orası dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip. Sudan iyi bir yatırım. Moskova’daki Ramstore’ları Moskova Belediye Başkanı bize teklif etti; ama arkadaşlar Rusya’yı göremedi. Yurtdışındaki yatırımlar içerdekilerle karşılaştırınca yüzde 5’ini oluşturuyor. Yurtdışında kâr eden de var, zarar eden de...

-Faisal Finans’ı devrederken zararla ayrıldınız. Neden bankacılık sektörüne girdiniz?

Bize 28 Şubat sürecinden sonra hiçbir banka teminat mektubu vermedi. Faisal Finans’ın satılacağını duyunca 5 kişi başvurdu. Ancak satan kişi İsviçre firması olmadan satmam dedi. Biz de İsviçre’de bir firma kurarak satın aldık. Her şey nizami. En yetkili insanlar bize ‘Kombassan’ın banka sahibi olmasını hiçbir zaman istemeyiz’ diyordu. Bir gün bile hakim olmadık. Birkaç sene bizde durdu. İki sefer yazı gönderdiler. ‘Devredeceksiniz. Biz Kombassan’ın banka sahibi olmasını istemiyoruz.’ Hatta birinde dediler ki ‘Bu gece devretmezseniz kapatacağız.’ Biz de devretmek zorunda kaldık. Ben ağlaya ağlaya devrettim. Satarken zarar ettik. Ama hiçbir şansımız yoktu. Şimdi suç bizde mi devlette mi? O zaman en sağlam banka o idi.

-Şu an Kombassan’ın mal varlığının karşılığı nedir?

Mahkeme heyeti 2 milyar Euro’dan fazla değer buldu. Bizce 3 milyar doları bulur. Alacağımız borcumuzdan daha fazla. Türkiye’nin en büyük holdinglerinin sermayeleri yoktur. Krediyle yaparlar işleri. Ama onların şansı bizde yok. Yüzde 2,5 ile kredi alıyorlar. Biz krediyi mal olarak alıyoruz, o zaman yüzde 8-10’u buluyor. Bu çok yüksek.

ibrahim Doğan - aksiyon.com.tr - Sayı: 529 - 24.01.2005


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com