Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

ULUSLARARASI TiCARET VE DAMPiNG

Şimdiye kadar yurtiçi ticaretten söz ettik.
Bu bölümde de uluslararası ticaret konusunda İslâmî ilkeleri incelemeye çalışacağız.İslâm uluslararası ticareti teşvik etmiştir.
Bu tarihi bir gerçektir.

Ticaret hukuku incelenirse görülüyor ki;
aydın müslüman Mağripliler, Doğu Akdeniz ülkeleri ile büyük bir ticari ilişki kurmuşlardır,
Tunus'da fabrikaları ve konsolaslukları vardı
ve İstanbul'da büyük bir ticari ilişki sürdürülüyordu. Bu ticaret halkası Çin ve Hindistan'a
kadar genişledi. Afrika kıyısını ,dolaşarak Madagaskar'a kadar uzandı. Sekizinci yüzyıl ortalarında, Avrupa, koyu bir karanlık içinde bulunurken, Abdulhazım gibi aydın İspanya müsIümanları, ticaret hukukunun ilkeleri hakkında,
bilimsel makale ve kitaplar yazıyordu. İslâm,
hem ekonomik işbirliğini sağlamak hem de
karşılıklı bilgi ve fikir alışverişinde etken bir
araç olduğundan beynelmilel (uluslararası) kardeşliği gerçekleştirmek için uluslararası ticareti teşvik
etmiştir. Şüphesiz, ticari işlemlerde elverişli
bir sistem bulmak için müslümanlar arasında
farklı teknikler kullanılmıştır. Bu teknikler, zamanla gelişen şartlara bağlı olarak değişmiştir.

Burada bir soru ortaya çıkmaktadır. İslâm devleti nasıl bir ticaret politikası gütmelidir? Klasik ekonomistler, serbest ticaret politikasını
savunurlar. Müdahalenin-dünyadaki tüm kaynakların en elverişli bir biçimde dağılımına engel olduğunu ileri sürerler. Salt ekanomik açıdan, İslâm devleti için serbest ticaret politikasını tavsiye edebiliriz. İslamî sistem de serbest
ticaretten yanadır. Ve ülkelerin kendi doğalşartlarına uygun olan malları, iç piyasaya talebinden daha fazla üreterek öteki ülkelere satmaları gerektiğine inanır. Başka bir deyişle,İslâm, uluslararası ticaretin temeli olan izâfi
maliyet görüşünü destekler. Ama ,uluslararası
ticarette rekabetin ne denli sağlıksız ve zayıf
olduğu ve de müslüman ülkelerin durumu göz
önüne alınırsa, ticarette, koruyucu bir politika
izlemenin müslüman devletler için gerekli olduğu -kanısındayız. Bu da İslâma aykırı değildir.

Gerçekte " gümrük vergisi " ve giriş resmi ilk, kez Hz. Ömer zamanında ortaya çıkmış
ve uygulanmıştır. Hz. Ömer zamanında İslâm
devletiyle ticari ilişkileri olan komşu ülkeler,
müsiüman tüccarlardan vergi alınması için direnmişlerdir. Ebu Musa el Eş'arî bu durumu
Halife Ömer'e bildirdiği zaman, O, karşı bir
tedbir olarak müslümanlardan alınan vergiye
eşit bir harcın harbi'lerden alınmasını emretmiştir. Bu harç yüzde 10 civarındaydı. Harbilerden ne kadar gümrük alındıgı bilinmeyen yerlerde bu yüzde 10 nisbeti uygulandı. (Mebsut Sayfa 108: Kitâbül Haraç, Sayfa 76.)

Bu, aşir müessesesinin kuruluşuna yol açtı, Sonraları
bu vergi müslümanlardan yüzde 2,5 ve zimmilerden yüzde 5 alınmak suretiyle genişletildi.

"Müslümanlar aşır ödesin veya ödemesin, ticaret maddelerinin zekâtını ödemek zorundadır. Oysa zimmiler, ticaret amacıyla seyahat
ettikleri takdirde, aşır ödemekle yükümlüdürler. Bunun için müslümanlardan ve zimmilerden farklı resimler alınmaktadır. Böylece, oranlardaki farklılık müslüman ve zımmî tacirler
arasında eşitliği sağlamaktadır." (S. A. Sıddıki : «Public Finance in İslam» P: 86.)


Damping :

Ticaret alanında damping de bir yer tutmaktadır. Onu içine almayan bir inceleme eksiktir. Damping nedir? Üreticinin (genellikle tekelciler, ürününü, menşe üretimin yapıldığı
ülkedeki satış fiyatının çok altında bir fiyatla
başka ülkelerde satması olayıdır.

Dampinge iten nedenler şunlar olabilir:

a) Yanlış bir talep tahmini sonucu fazla üretilen malları satmak.

b) Düşük fiyata satmakla yeni ticari ilişkiler kurmak.

c) Yerli veya yabancı olsun, rakip üreticiyi saf dışı etmek.

d) Büyük üretim kapasitesinin sağladığı ekonomiden yararlanmak. Dampinge iten neden ne olursa olsun, en sonunda, rakip üreticiler ortadan kaldırılarak; tekelin egemen olduğu bir ekonomik
düzen getirilmektedir. Bu sağlandıktan sonra,
büyük çoğunluk daha kolay sömürülebilecektir. Bu ise, iyi niyet ve düşünce Ile bağdaşmamaktadır. Damping tutkusuna kapılanlar, insanların acılarından, yoksulluklarından, ihtiyaçlarından, kendi çıkarları adına, yararlanma
yollarını ararlar. Bunun için damping, İslâmın ruhuna aykırıdır. İslam devleti damping teşvik etmez. Devlet, özellikle sanayii etkiliyorsa,
dampinge karşı yüksek gümrük vergileri koymağa yetkilidir.

Fiyatların düşmesini önlemek için, üretilen malların bir kısmını yok etmek, damping'in en insani olmayan bir başka yanıdır. «Latin Amerika'nın İçyüzü» adlı kitabında, John
Gunther, Brezilya kahvesinin hikayesini anlatmaktadır. 1914 yılında, Brezilya, 14 milyon çuval kahve fazlasını, fiyatları ucuzlatmamak
için, ortadan kaldırmıştır. «Öte yandan 1934
de, milyonlarca portakal, fiyatların düşmesiniönlemek için denize dökülmüştür. Oysa, Liverpul'daki fakir çocukları için, portakal, alınamıyacak kadar lüks bir meyveydi. Daha beriye
gelelim; Hindistan, Seylan ve Malezya'da 121
milyon pound ağırlığındaki çayın yok edilmesi için kararnameler çıkarılmıştır.» (H. M. Mukerjce, Introduction to sosialism, P. 16.).
Damping'in bu yönü öylesine açık ki, bu konuda İslami açıdan bir incelemeye girmeğe gerek
yoktur. Fiyatların düşmesini önlemek suretiyle büyük kazançlar sağlamak için malın bir
kısmını yoketmeyi haklı gösterecek bir gerekçe bulmaya imkan yoktur. İslam, insan olsun
eşya olsun, her türlü kaynak israfını çirkin
görmüştür. Bunun için müslüman ülkeler dampingi ortadan kaldırmak zorundadır.


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com