Kariyer | Konular | Kitaplık | İletişim

Faizsiz Çalışan İslam Bankacılığı

Faizsiz çalışan İslam Bankacılığının başlıca çalışma metodları şunlardır:

Mudarebe: Esas olarak bir tarafın emek bilgi ve tecrübe, diğer tarafın ise sadece sermaye koyarak yürüttükleri bir faaliyet türüdür. Emek, bilgi ve tecrübesini koyan aynı zamanda faaliyetin yönetimini de üstlenmektedir. Bu yöneticiye “mudarib” denilmektedir. Faaliyete yalnız sermayesiyle katılan kişi veya kuruma da “Rab-ül-mal” denir. Rab-ül-mal yalnız faaliyeti denetleme yetkisine sahiptir.

Mudarebe daha açık bir ifadeyle, bir tarafta sermaye sahibi kişi veya kişilerle diğer yanda bu sermayeyi emeği, bilgi ve tecrübesiyle değerlendirecek olan kişi arasında karın paylaşılması esasına göre yapılan bir anlaşma, kurulan bir ortaklıktır. Bu ortaklıkta emeğini koyan, sermayeyi yöneten, ne ana parayı geri ödemeyi ne de belirli bir kar payı sağlamayı taahhüt etmektedir.

Mudarebenin temel özellikleri: 1) Sermaye sahibi olan kişi ile emeğini bilgi ve tecrübesini ortaya koyan kişinin kara ortak olmaları; 2) Tarafların kar paylarının belirli (maktu) olmaması, karın taraflar arasında önceden belirlenmiş bir oranda bölünmesi; 3) Zararın tamamen sermayedara ait olması; 4) Sermayenin emeğini koyan tarafından yönetilmesi; 5) Sermayedarın ise sadece denetim yetkisine sahip olmasıdır. 6) Sermayenin altın, gümüş veya başka geçer para olması lazımdır.

İslam bankaları mudarebe akdi çerçevesinde daha çok kısa süreli ticari projeleri finanse etmekte ve bu tür projelerin finansman ihtiyacını karşılamaktadır.

Mudarebede zarar tamamen sermayedara ait olduğundan, bu işlemde sermayedar (banka) faaliyetin karlılığını daha iyi değerlendirmek, kaynakların kullanımını yakından izlemek durumundadır.

Murabaha: Sermaye sahibinin bir malı satın alıp belli bir kar payı ekleyerek müşterisine vadeli olarak satması demektir. Bir tacir, bir malı satın almak için İslam bankasından kredi istediğinde, banka krediyi para olarak vermez, müşterisinin yazılı isteği (talimatı) üzerine, emtiayı satın alır ve üzerinde anlaştıkları kar payını ekleyerek bu kişiye satar. Bu işlemde malın fiziki olarak mevcut olması, bankanın malı satın aldıktan sonra satması gerekir. Fiziki anlamda varlığı olmayan mücerred varlıklar (patent, marka, ticari isim vb. sınai haklar) için murabaha geçerli değildir. Malı satın almak isteyen müşterinin sonradan vaadinden cayması, banka için ciddi bir risk doğuracağından, bunu önlemek için, müşterinin bankaya başvurusunun veya talimatının yazılı olması istenmektedir. Vadeli olarak satılan malın bedelinin tahsili bir defada veya taksitler halinde olabilir. Banka, tahsilatı güven altına alabilmek için müşteriden güvence de isteyebilir.

Murabaha, bir kredili alış finansman tekniği olup, İslam bankalarınca üretim desteği olarak nitelendirilerek uygulanmaktadır.

Müşareka: Bir işletmenin sermayesine katılma, ona ortak olmaktır. Bu faaliyet türü, esas olarak hem sermayede hem de yönetiminde ortaklığı öngörür. Sermayedar (banka), bir işletmeye sermaye koyar, ortak olur, karı veya zararı paylaşır. Müşarekanın mudarebeden farkı, mudarebede bir yanda etkin olmayan sermayedar, diğer yanda emeğini, çalışmasını ortaya koyan aktif bir girişimci olduğu halde; müşareka hem sermayedarın hem de girişimcinin (emek sahibinin) etkin olduğu bir ortaklıktır. Diğer bir deyişle müşarekada hem sermaye, hem yönetim ortaklığı söz konusudur. Taraflardan birinin yönetime katılmak istemediği durumlarda, yönetimi üstlenen taraf için karın belirli bir oranı, yönetici ücreti olarak belirlenir. Kardan bu ücret düşüldükten sonra kalan tutar, taraflar arasında sözleşme ile belirlenmiş oranlar dahilinde paylaşılır. Ayrıca mudarebede mali zararın sermayedarlara ait olmasına karşılık, müşarekada zarar, taraflar arasında paylaşılmaktadır.

Bu tür ortaklıkta koyulan sermayenin eşit olması gerekmediği gibi, kar oranı da taraflar arasında anlaşma ile belirlenir. Kar oranının sermaye oranına bağlı olması zorunlu değildir. Banka, müşareka prensibiyle ortaklarına sermaye sağlarken, kar paylaşma oranını anlaşma ile belirlemekte serbesttir. Ancak tarafların kar paylarının önceden kesinlikle belirlenmiş olması gerekir. Zararın paylaşımında ise taraflara serbesti tanınmamıştır; zarar paylaşım oranı belirlidir ve bu oran taraflarca ortaklığa konulan sermayenin, ortaklığın toplam sermayesine bölünmesi suretiyle bulunur.

Müşareka Mütenakısa: Bu tür finansmanda, başlangıçta, banka ile girişimci bir müşareka sözleşmesi çerçevesinde bir ortaklık kurarlar. Proje faaliyete geçtikten sonra, diğer taraf girişimci projenin tamamını kendi mülkiyetine geçirmek isterse, belli devreler halinde, bankanın paylarını satın alır. Zaman ilerledikçe bankanın yatırım projelerindeki payı ve alacağı kar/zarar payı giderek azalır, sonunda proje tamamiyle diğer tarafın mülkiyetine geçer.

Müzaraa ve Müsakat: Müzaraa, özellikle tarımsal alanlarda kurulan bir ortaklık tipidir. Sermaye olarak bir taraf arazisini, diğer taraf da işgücünü koyar. Bu açıdan mudarebeye benzemektedir. Yapılan tarımsal faaliyetten sağlanan kar veya ürün, ortaklar arasında önceden belirlenmiş bir oranda paylaşılır.

Müsakat da, tarımsal alanda kurulan bir ortaklık tipidir. Genellikle bu tür ortaklıkta bir meyvelik söz konusudur. Taraflardan biri meyve ağaçlarını sermaye olarak koyar, diğer taraf da ağaçların bakımını ve meyvelerin toplanmasını üstlenir. Elde edilen kar veya ürün, yine tarafların aralarında anlaştıkları oranda bölüşülür.

Kiralama: Kiralamanın iki şekli vardır:

a) İcare: İcare bir mülkün yahut bir makina veya techizatın kiraya verilmesidir. Burada bir iş sahibinin üretim için ihtiyaç duyduğu bir makina, bir alet veya bir gayri menkul, İslam bankası tarafından satın alınarak üreticiye kiralanmaktadır. Üretici, söz konusu makina, teçhizat, bina vb. şeyleri bir süre kullanmasına karşılık, belli bir kira öder. Ödenecek kira bedeli, genellikle, kiraya verenin amortisman giderlerini karşıladıktan başka belirli bir kar payını da kapsayacak şekilde tesbit edilmektedir.

b İcare ve İktina: Burada İslam bankası, bir malı (makina, alet, bina vb.) belirli bir dönem için kiraya verir, kiracı bu dönem içinde kira ile birlikte malın mülkiyetini kazandıran taksitleri de öder. Kira süresi sonunda malın mülkiyeti kiracıya geçmiş olur. İcare ve İktina, mülkiyetin devriyle sonuçlanan bir uzun süreli kira sözleşmesi olarak nitelenebilir. Bu yöntem, bankaya, firmanın hesaplarını yakın kontrol altında tutmadan, riski en az düzeye indirerek yeterli bir kar sağlama imkanı vermektedir.

İslam bankaları, genelde kar-zarara katılma hesapları ile fon toplamaktadır. Bu hesap sahiplerine faiz veya sabit bir gelir değil, bir kar payı ödenmektedir. Ayrıca bankaların yaptığı bütün hizmetleri yapabilmektedir.


Kategoriler

- Başarı - Eğitim - Kişisel Gelişim - Hedef - Ticaret - Muhammed Bozdağ - İletişim - Nasihatler - Kariyer - Dua - Para - istemek - çalışmak - İslam - Abdülhamid Han - iş hayatı - Haber - Ekonomi - Osmanlı Sultanları - Rizik - Karar - Meslek - Osmanlı - Zaman Yönetimi - şükür - Motivasyon - Liderlik - Hedef Belirlemek - II. Abdülhamid Han - alışveriş - Para Kazanmak - istek - Arastirma - Osmanlı Devleti - yaşam - çalışmanın hedefi - Kriz - Hikayeler - Sorumluluk - İşsizlik - özgüven - Dünya Hayatı - Zaman - Nimete şükretmek - İslami ölçüler - içtenlik - duanın kabulü - İmaj - Modelleme - Helal Kazanç

MollaCami.Com